HAP KADAR ZAMANDA DÜNYA KADAR BİLGİ.

Özellikle pandemi sonrasında şirketlerde dönüşmeye başlayan birçok konu gibi çalışanı yani insanı daha iyi tanıma yönünde farkındalıklar oluşmaya başladı. Bu zorlu süreçte iş yaşamında artan belirsizlik ve stresle baş etmede duygusal ve mental dayanıklılık, azim, empati gibi iç kaynaklar daha bir önem kazanmaya başladı ve değer verilen iç kaynaklardan biri de öz şefkat oldu. Öz şefkat popüler bir kavram haline geldi ancak bu kavram nedir ne değildir? Öncelikle söze öz şefkatin hissettiğimiz sıkıntı ya da acının nedenlerini ortadan kaldırmadığını söyleyerek başlayabiliriz. Öz şefkat duyduğunuz zorlayıcı hisse nasıl tepki vereceğiniz konusunda daha bilinçli olmanızı sağlar. Öz şefkat sayesinde yaşadığınız deneyimin acı verici olduğunu nezaketle kabul eder, bazı eksiklikler, hatalardan dolayı kendinizi acımasızca eleştirmek yerine kendinize daha objektif ve anlayışlı davranmayı seçersiniz ve bunun sonucunda daha farkındalığı yüksek bir iç benliğiniz olur.
İş yaşamı ve öz şefkatin nasıl bir bağlantı içinde olabileceğine bakıldığında öz şefkat farkındalığı geliştirmiş olan iş hayatındaki bir kişi iş yaşamında yaşadığı sorunlarda kendini acımasızca yargılamak yerine bu olumsuz koşul ve duygularla başa çıkma konusunda daha başarılı oluyor zira bu kişi öz şefkat bilincine sahip olduğunda hata yapmaktan ve eleştirilmekten korkan bir zihin yapısından elinden gelenin en iyisini yapmaya özen gösteren, gelişime ve eleştiriye açık bir zihin yapısına geçiş yapıyor ve yine öz şefkat konusunda iyi olan kişiler bulunduğu iş ortamında da empati, güven, duygusal dayanıklılık gibi değerlerin ortaya çıkması ve yaygınlaşmasında bir rol üstlenebiliyor.
Texas Üniversitesi’nde eğitim psikolojisi alanında doçent olan ve “Self-Compassion: The Proven Power Of Being” kitabının yazarı Dr. Kristin Neff, “Öz şefkatin önündeki bir numaralı engel, iş liderlerinin öz şefkatin çalışan motivasyonunu baltalayacağını düşünmesidir” diyor. “Öz-şefkatin sert tarafının, özeleştiriden daha etkili bir motive edici olduğunun farkında değiller. Kendimizi ne kadar kabul edebilirsek, o kadar çok değişebilir ve risk alabiliriz ve başarısızlık konusunda o kadar az endişeli oluruz. Özeleştiri performans kaygısına katkıda bulunur, elinizden gelenin en iyisini yapma yeteneğinizi baltalar ve ertelemenize neden olur. Hatalarınızdan, kaçırdığınız öğrenme fırsatlarından ders almanızı engeller. Eğer öz-şefkatimiz yoksa, halıyı altımızdan çekip, işleri olması gerekenden çok daha zor hale getiriyoruz.”
Araştırmalar öz-şefkat ile kariyer başarısı arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu gösteriyor. İş yaşamında kendimizi suçlamalar ve yargılamaları kaldırıp yerine şefkati koyduğumuz zaman, gerçek engelleri daha net görebilir ve onunla başa çıkmakta daha rahat hissedebiliriz. Kendimize karşı bir öz şefkat geliştirmeye çaba göstermiyorsak, başarmak için de motive olamayız. Aslında, araştırmalar, kendini onaylamaların “bilişsel genişleticiler” olarak hizmet ettiğini, kendimizle başka biriyle konuşuyormuş gibi konuşmamıza izin verdiğini, böylece yargılayıcı sesin kendimize anlattığımız tek hikâye olmadığını gösteriyor. Sonuç olarak, öz-şefkat, ruh halini, iş performansını ve başarıyı artıran yakıtı sağlıyor.